Küresel Ekonomik Operasyonlar'ın Örnek Vaka Analizi




Bir ülkede, ekonomik büyümenin nüfusun sadece küçük bir kısmına yaradığını, çoğunluk için ise giderek daha ümitsizleşen şartlara yol açtığını biliyoruz artık. Bu etki, sistemi yönlendiren büyük büyük sanayicilerin, özel bir statüye sahip olmaları gerektiği inancı tarafından körüklenmektedir. Kişiler açgözlülüklerinden dolayı ödüllendirildikçe, açgözlülük baştan çıkarıcı bir hal alır.
Dünya kaynaklarının oburca kullanımı kutsanmakta, meşrulaştırılmakta, ahlakileştirilmekte iken çocuklarımıza dengesiz hayatlar süren insanları örnek almalarını öğrettiğimiz ve nüfusun büyük bir kısmını seçkin bir azınlığa köle olarak tanıttığımız sürece bela arıyoruz demektir. Ve bela bizi bulur.
Bugün dünya üzerinde toplumların, milletlerin ekonomik oyunlar ile nasıl köleleştirildiğini örnek bir vaka üzerinden anlatacağım.

SUUDİ ARABİSTAN – ABD

Mısır ile Suriye, 6 Ekim 1973 günü, en kutsal Yahudi bayramı olan Yom Kippur’da İsrail’e karşı eş zamanlı bir saldırı başlattı. Bu, Arap-İsrail savaşlarının dördüncüsü ve en yıkıcısı, aynı zamanda dünya üzerinde diğerlerine kıyasla en büyük etki oluşturacak olan Ekim Savaşı’nın da başlangıcıydı. Mısır başkanı Enver Sedat, Suudi Arabistan Kralı Faysal’a, İsrail ile suç ortaklığı yaptığına inandığı ABD’ye misilleme olarak, kendisinin “petrol silahı” olarak adlandırıldığı gücü kullanması konusunda baskı yaptı. 16 Ekim’de İran ve Suudi Arabistan’ın da katıldığı beş körfez ülkesi, petrolün liste fiyatına %70 zam yaptıklarını duyurdu.   
 “Akabinde gelen petrol ambargosu”

Ambargonun sona ermesinden neredeyse hemen sonra Washington, Suudiler ile müzakerelere başlayarak onlara petrodolarlar ve en önemlisi, bir daha petrol ambargosu olmayacağına dair güvence karşılığında, teknik destek, askeri teçhizat, eğitim ve ülkelerin 20. yüzyıla taşımak için fırsat önerdi. Müzakereler olağandışı bir kuruluşun oluşturulmasına neden oldu. Birleşik Devletler-Suudi Arabistan Ortak Ekonomik Komisyonu (JECOR) olarak bilinen kuruluş, geleneksel dış yardım programlarının tam tersi olan yepyeni bir kavram içeriyordu: Suudi Arabistan’ı imar edecek Amerikan şirketlerine iş verilmesi için Suudi parasını kullanmak.

Her ne kadar genel yönetim ve finansal sorumluluk ABD Hazine Bakanlığı’na devredilmiş olsa da, bu komisyon son derece bağımsızdı. Sonunda 25 yıldan fazla bir süre içinde, meclis kontrolünün neredeyse tamamen dışında kalarak milyarlarca dolar harcayacaktı.
ABD’nin Suudi Arabistan’a karşı yaklaşımı diğer ülkelere olduğu gibi ödeyemeyeceği borç yükü altına sokmak türünden değildi. Onun yerine petrodolarların büyük kısmının ABD’ye geri dönmesini sağlamaktı. Süreç içinde Suudi Arabistan oltaya takılacak, ekonomisi gittikçe ABD ekonomisine bağımlı bir hale gelecek, Batılılaşarak ABD sistemine karşı daha anlayışlı ve entegre hale gelecekti.

ABD bu süreci şöyle planladı: Ham petrolü ihraç edebilir mamul ürüne çevirmeye odaklı bir endüstriyel sektör oluşturmak için para tahsis edilecekti. Çölün ortasında büyük petro-kimya tesisleri ve onların etrafında da devasa sanayi siteleri elektrik üretim kapasitesinin, enerji nakil ve dağıtım hatlarının, otoyolların, boru hatlarının, iletişim ağlarının, ulaşım sistemlerinin, yeni havaalanlarının, gelişmiş limanların, bunlara yönelik hizmet endüstrisinin ve tüm çarkların dönmesi için elzem olan altyapının inşasını planladı.

Bu planın dünyanın geri kalan kısmında da işlerin nasıl yapılacağına dair bir model oluşturacağı hakkında Amerikan Üst Aklının beklentisi yüksekti. Dünyayı gezen Suudiler, ABD’den ve yaptıklarında övgüyle bahsedecek, birçok ülke liderini Amerika’nın Suudi Arabistan’da başardığı mucizelere tanıklık etmeleri için Suudi Arabistan’a davet edecekti ki, o liderler sonra kendi ülkeleri için benzer planlar yapmalarına yardım etmeleri için ABD’ye gidecek ve ABD onları finanse etmek üzere Dünya Bankası kredileri ya da başka borç yükleme yöntemleri ayarlayacaktı.
Suudi Arabistan’ı giderek ABD’ye daha bağımlı hale getirmek için başka yöntemler de kullanıldı. Yeni geliştirilecek projelerin hemen hepsinin sürekli güncelleme ve bakıma ihtiyacı olacaktı ve o kadar yüksek teknolojiyle gerçekleştirileceklerdi ki, bakım ve modernizasyon ihtiyaçlarını ancak o projeleri geliştiren firmalar karşılayabilecekti.

Ayrıca Suudi Arabistan petrodolarlarını ABD devlet tahvili almak için kullanacak, karşılığında ise bu tahvillerden elde edilecek faiz geliri ABD Hazine Bakanlığı’nca Suudi Arabistan’ın bir Orta çağ toplumu olmaktan çıkıp, modern ve sanayileşmiş dünyaya adım atmasını sağlamaya yönelik kullanılacaktı. Başka bir deyişle, krallığın petrol gelirlerinin milyarlarca dolara varan bileşik faizi, Suudi Arabistan’ı modern bir endüstriyel güce çevirmek için ABD firmalarına ödenecekti.

ABD ve onun üst akıl olarak nitelendirdiği kimseler bunları ekonomik operasyonlar olarak nitelendirmektedir. Bu operasyonların “ Küresel İmparatorluk” a hizmet ettiğini söylemektediler.

Yorumlar

Popüler Yayınlar