Şahsiyetli Dış Politika

















Milletlerarası münasebette tarihi karakter ve haysiyetimizin ifadesi olan hak ve adalet ve ahitlere bağlılık ve karşılıklı eşit muamele temel prensiplerimizdir. Aramızda tarihi ve kültürel bağlar bulunan komşularımızla daha sıkı siyasi münasebetler kurulması zaruridir. Yurtdışı Türklerin haklarının korunması için milletlerarası kurul ve çevrelerde aktif bir politika takip etmek gerekir.

Türkiye’nin Batılı bir zihniyetin esiri haline geldiğini ve dolayısıyla dış politikanın da Batı’ya bağımlı hale gelmesini şiddetle eleştirmekteyiz, Türkiye’nin batılılaşma hedefini yerine geleneksel bir modernleşme önermekteyiz.

Bizim milletimiz gibi şerefli bir milletin dış politikasında temel esas, yeryüzündeki insanların hepsinin saadete kavuşmasıdır. Bizim inancımıza göre, herkesin iyiliğini istemek bir vazifedir. Müslüman olmak demek bütün insanlığa karşı sorumlu olmak demektir. “İnsanların hayırlısı, başkasına faydası dokunandır.” Onun için, bizim milletimizin dış politikadaki temel prensibi, insanlığın hepsinin saadetine hizmet etmektir.

DIŞ POLİTİKA ESASLARI

·        - Dış politika konuları bir bütün olarak ele alınmalı.
·         -Akılcı bir politika izlenmeli.
·         -Gerçekleşebilir bir politika olmalı.
·         -Milli menfaatlerimizi gözeten, koruyan bir politika olmalı.
·         -Kısa, orta, uzun vadeli hedeflerini bilen, şuurlu ve şahsiyetli bir politika olmalı.
·         -Hepsinden önemlisi yeryüzünün ifsadına, şerre, haksızlıklara değil, barışa, hayra, bütün insanlığın saadetine hizmet eden bir dış politika olmalı.
·         -Uydu bir ülke değil, lider bir ülkenin dış politikası olmalı. Bu kapsamda Türkiye’nin sahip olduğu liderlik potansiyelini aktife geçirilmelidir.
·         -Ülke yönetiminde milli irade iktidara taşınmalı, devlet ve hükümet imkanlarının, hakkın ve halkın hizmetinde kullanılması sağlanmalıdır.

Müslümanlar Allah’ın kendilerine bahşettiği izzete sahip çıkmaları ve izzetli davranmalarını merkeze alarak “Şahsiyetli Dış Politika” anlayışına sahip olmamız gerekmektedir. Bu yaklaşımda dış politika anlayışı izzeti koruyan bir adalet üzerine kuruludur.

Türk Dış Politikasının Batıcı ve statükocu temel yaklaşımına karşın tarihi köklerimiz ve Müslümanlığımızı merkeze alarak İslam Birliği’ni ve mazlum milletlerin de içinde olduğu dünyada adil bir düzenin kurulması için çalışmalıyız.
Müslümanları dikkate almayıp İslam dışı güç merkezleri ve çevrelerle ilişkileri geliştirerek kendilerine uluslararası alanda izzet ve saygınlık aramaya kalkanlar İslam’ın ve Müslümanların izzetini ayaklar altına alır ve şahsiyetlerini ezerler.

Sadece İslam dünyasının değil tüm dünyanın huzur bulabilmesi için bu ifsad organizasyonlarının yerine hakkı ve hakkaniyeti üstün tutan, ifsada değil, ıslaha çalışan kuruluşlar ikame edilmesinin gerekliliği ortadadır.

2. Dünya Savaşı’ndan sonra, Yalta Konferansı bir galipler konferansı olarak yapılmış. “Yeni Bir Dünya” hürriyet, insan hakları ve gerçek demokrasi ve adil bir düzen esaslarına uygun olarak kurulmamıştır.
2. Dünya Savaşı’nda diktatörlerin hepsi temizlenmemiştir. Stalin kalmıştır. Bu yüzden 1945-1990 yıllarında bir soğuk savaş dönemi yaşanmıştır.

Yeni bir dünya ve adil bir dünya düzeni için gerekli temel esaslar D-8’in temel şartlarıdır.

·         Savaş değil, Barış
·         Çatışma değil, Diyalog
·         Çifte standart değil, Adalet
·         Üstünlük değil, Eşitlik
·         Sömürü değil, İş Birliği
·         Baskı ve tahakküm değil, İnsan hakları, hürriyet ve demokrasi


2. Yalta Konferansı’nın yapılması ve böylece D-8’in temsil ettiği prensipleri esas alan “Barış ve Adil Bir Düzen” e sahip “Yeni Bir Dünya” nın kurulması.
D-8, üye ülkelerin iç işlerine karışmamak ve her birinin bölgesel anlaşmalardaki taahhüt ve haklarına halel getirmemek temel prensibi ile kurulmuştur.

D-8, gelişmekte olan bütün ülkelerin birlikte ve hızlı kalkınmalarını, uluslararası münasebetleri tanzim eden mekanizmalara katılım güçlerinin arttırılması ve dünya ekonomisindeki etkinliklerinin güçlendirilmesi ve haklarının daha iyi bir yaşam standardına sahip olmasını sağlamak amacıyla kurulmuştur.

Şahsiyetli Dış Politikanın bir gereği olarak adil bir dünya nizamı kurmak ancak İslam düşüncesinin bir ürünü olabilir. İslam dünyası ülkeleri savaşları önleyebilecek politik iradeye, bilince ve güce sahip olmaları gerekmektedir. Buna ilaveten İslam dünyasının kültürel ve entellektüel silahları, birikimi de küresel propagandayı kuşatacak yeterliliğe ulaşmalıdır. Ancak o zaman adil bir düzen, nizam inşa edilebilir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar