Savaşa Dair


{ Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh. }

{ Si vis pacem, para bellum }

Savaş ve barış kavramları dünyanın muhatap olduğu en eski kavramlardandır. Savaş bazı zamanlar kaçınılmaz veya gerekli olabilmektedir. Dünyayı kendi tahakkümü altına almış, bir sömürü ve zulüm düzeninin bekçiliğini yapan aktörlere karşı savaşmak barışa ve insanların saadetine yapılabilecek en büyük yardım olacaktır. Ancak günümüzdeki savaş yöntemleri ve kavramıyla geçmişteki savaş yöntemleri ve kavramları değişiklik gösterebilmektedir. Günümüzde siber savaşlar, bilim savaşları, spor savaşları, teknoloji savaşları, ekonomik savaşlar eski tip meydan muharebelerinin yerini almış durumda.

Geçmişten günümüze bazı savaşa dair düşüncelere bakalım;

Sun-Tzu: Sun-Tzu’nun kendi sözleriyle, “askeri eylem ulus için önem taşır. Çünkü bu var olma ya da yok olma yolu, ölümle kalım meydanıdır. O nedenle iyi incelemek gerekir”. Sun-Tzu’nun düşüncesinde var olma/yok olma sorunu açısından tanımlanan savaş, sevk ve idare edilmesi gereken bir olaylar silsilesi olarak görülür. Bu noktada devreye söz konusu sevk ve idareyi sağlayacak araç olan strateji girmektedir.

Thucydides: Thucydides’e göre savaş gücün ve güç arayışının sonucudur. İnsan doğasına özgü güç arayışı, zayıf olanın duyduğu korkuyla birleşince savaşlara yol açar. Thucydides savaşa yol açan güç ve korku unsurlarını insan doğasına özgü varsaydığından savaşları da kaçınılmaz görmektedir. Nitekim Peleponnez savaşlarını anlattığı kitabında, bu çerçevede “savaşı kaçınılmaz yapan Atina’nın gücünün artması ve bunun Sparta’da yarattığı korkudur” demektedir.

Machiavelli: “Savaş kimlere gerekliyse onlar için haklıdır ve silahlar kutsaldır - tek umut onlar olduğundan” sözleri Machiavelli’in savaşa dair görüşlerini açıkça özetlemektedir. Machiavelli için savaş, en önemli politik amaç olan devletin bekâsı için gerekli bir araç olmaktan öte anlam taşımamaktadır.

Thomas Hobbes: Hobbes’a göre savaş, devletlerarası ilişkileri belirleyen “doğa durumu”nun bir uzantısıdır. Doğa durumu, düzen, hukuk ve adaletin var olmadığı ve insanların daha fazla güç elde etme arzusundan kaynaklanan “herkesin herkesle savaştığı” durumdur. İnsanlar, bu savaş halinden kurtulmak için bireysel özgürlüğünden ve kendini yönetme yetkisinden vazgeçip bunu ortak bir güce, yani devlet ya da topluma devretmekte iken, devletler arası alanda bu öngörülmemektedir. Çünkü Hobbes’a göre, devletler arasındaki doğa durumu kazançlı, dolayısıyla da katlanılabilirdir.

Jean-Jacques Rousseau: Rousseau, Hobbes’un aksine, savaşları insan doğasına dayandırmaz. Savaş sosyal bir kurumdur ve bireyler arasında değil, devletler arasındaki çatışmaları ifade eder. Savaşın kaynağı uluslararasındaki eşitsizliktir ve Rousseau bu bağlamda, savaşların bir bakıma kaçınılmaz olduğunu öne sürmektedir. Bu düşüncesinin ifadesini “savaşların tüm dehşeti, insanların onu önleme çabasından kaynaklanır” sözünde bulabiliriz. Savaşların insanlardan değil, toplumsal eşitsizlikten kaynaklandığını düşünen Rousseau’ya göre bu soruna uluslararası düzeyde çözüm bulmak, dolayısıyla da savaş sorununu ortadan kaldırmak olanaklı değildir.

Savaş Türleri:

Topyekûn savaş, çatışan tarafların kesin zafer elde etme hedefiyle askeri, ekonomik ve hatta ideolojik tüm kaynaklarını seferber ettikleri savaşlardır. Belirli silahlarla, belirli bir savaş alanında askerlerin çarpıştıkları savaşların aksine, topyekûn savaşlarda ayrım yoktur. Nüfusun tamamı asker, ülkenin tamamı savaş alanıdır.

Konvansiyonel savaş, konvansiyonel silah sistemlerinin kullanıldığı, çatışan tarafların birbirlerinin savaşma iradesini kırmaya çalıştıkları, geleneksel çatışma şeklini temsil eden savaşlardır. Bu savaşlarda nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar kullanılmaz, savaş geleneksel askeri strateji ve taktiklere göre yürütülür.

Gerilla savaşı, düzenli yürütülen savaşların aksine ve düzenli ordularla savaş yürütülemeyecek durumlarda yürütülen gayr-i nizami bir çatışma türüdür. Genellikle zayıf tarafın güçlü tarafa karşı yürüttüğü bir savaş olarak ortaya çıkar. Vietnam savaşında ABD’ye karşı yürütülen gerilla savaşı başarısı dolayısıyla akıllara gelen ilk örneklerdendir.

Soğuk savaş, taraflar arasında silahlı çatışmaya varmayan, çok yoğun ideolojik ve siyasal mücadeleleri tanımlamak üzere kullanılmaktadır. Soğuk Savaşın araçları genellikle, siyasal ve ekonomik faaliyetler, propaganda, casusluk ve vekâleten yürütülen savaşlardır. Vekâleten savaş, iki tarafın birbirleri ile fiilen silahlı çatışmaya girmeden, üçüncü tarafları kullanmak yoluyla karşı tarafa saldırması olarak tanımlanabilir.

 

Haklı Savaş Kuramı

Haklı savaş kuramı, iki temel ilkeye dayanarak gelişmiştir. İlki, savaşın belirli bir durumda haklı olup olamayacağını belirlemeye yönelik jus ad bellum ilkesidir. Bu ilkeyle savaşı haklı kılan çeşitli ölçütler belirlenmiştir. Bunlar;

• Haklı neden,

• Hukuka uygun otorite,

• Hukuka uygun niyet/iyi niyet,

• Kuvvet kullanımının amacın ötesinde zarar vermemesi (oranlılık),

• Savaşa son çare olarak başvurulması,

• Amacın barışa ulaşmak olması,

• Savaşın başarı şansının olmasıdır.

Haklı savaş kavramı ile ilgili;

St. Augustine, haklı savaş kuramına ilk kaynaklık eden De Civitate Dei (Tanrı Devleti Üzerine) başlıklı eseridir. Tanrı Devleti-İnsan Devleti ayrımını yapan Augustine’e göre mutlak haklı olan Tanrı’nın savaşlarıdır. Bunun dışında bir savaşın haklı sayılabilmesi için, haklı bir nedenin olması, savaşın meşru otorite tarafından yapılması ve iyi niyetin bulunması gereklidir. Augustine kitabında, “Savaşta gerçekten kötü olan şiddet, öç alma tutkusu, acımasızlık, doymak bilmez düşmanlık duygusu ve güç tutkusudur... Böyle şeylerin cezalandırılması gereklidir ve bu cezalandırma savaş yapmayı gerektiriyorsa, Tanrı ve meşru otoriteye itaat ederek iyi insanlar savaş yapabilirler” demektedir.

Thomas More “Ütopya” başlıklı çalışmasında yalnızca ülkeyi savunmak, dostların topraklarını düşmanlardan ya da zorbalardan kurtarmak ve daha önce yapılmış kötülüklerin öcünü almak için yapılan savaşları ‘haklı’ saymaktadır. More’a göre savaşların en asil olanı zayıfı korumak için girişilen savaşlardır. Yine, hedeflere ulaşıldığı anda savaş durdurulmalı, savaş sürecinde insancıl olmaya dikkat edilmeli ve zayıf kalabalıklara asla dokunulmamalıdır.

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar