Adil Ekonomik Düzen







Adil ekonomik düzen temelde Hakkı Üstün Tutan zihniyete dayanmaktadır. Bu zihniyetin temel esası batıl zihniyetlerden farklı olmasıdır. Adil ekonomik düzen; ekonomik düzenin her noktasında sömürüye müsaade etmeyen, herkese hakkını veren, herkese karşı eşit davranan ve herkese fırsat eşitliği veren, herkesin faydalı yapıcı faaliyetlerini destekleyen, ekonomik faaliyetleri teşvik eden, ekonomik gelişmenin önündeki lüzumsuz ve haksız engelleri ortadan kaldıran bir ekonomik düzendir.

Kapitalist düzen hakka dayanan, teşvik edici ve tanzim edici bir faktör olan “kar” ile birlikte haksız bir sömürü ve zulüm aracı olan “faize” de yer vermiştir ve yine kapitalist düzende faydalı olan ekonomiyi tanzim eden ve yönlendiren serbest piyasada rekabetine yer verildiği gibi tatbikatta tröstlerin ve tekerlerin oluşmasına mâni olmamaktadır.

Buna mukabil komünist rejim Prensip olarak faize karşı olmakla beraber bunun yanında “mülkiyet hakkına” ve “kara” da karşı çıkmak suretiyle insan tabiatına aykırı düşmekte ve serbest piyasa rekabetine yer vermeyip ekonomiyi “Merkezi Planlama” ve masa başında fiyat tespiti suretiyle yönlendirmeye çalışmıştır. Halbuki gerçekte bu yolla ekonomiyi tahrip etmiş ve makro iktisadi dengeleri tesis edememiştir.

Adil ekonomik düzen ekonominin hakka dayanan yönlendirici ve teşvik edici bir unsuru olan kara müsaade ettiği halde bir haksızlık ve sömürü vasıtası olan faize yer vermemektedir. Ayrıca serbest piyasa rekabetini ve mülkiyet hakkını esas alarak bunların faydalarına yer vermekte buna mukabil tekelleşmeye ve vurgunculuğa fırsat vermemek suretiyle bunların zararlarından ekonomiyi ve insanları korumaktadır. Böylece “Adil Ekonomik Düzen” “Hakkı Üstün Tutan” zihniyete dayalı tam mütekamil ve ideal bir düzendir bu düzende kapitalizmin ve Komünizmin faydalı yanları mevcuttur fakat mahsurlu ve zararlı yanlarına yer verilmemiştir.

Adil ekonomik düzen de devlet ülke ve bölgelerin makro planını yaptırır bunlarla ilgili yatırım projelerini hazırlatır. Böylece herkes ülkesinin her yerinde tarım, sanayi ve hizmetler sektöründe gerek mevcut yatırımların verimliliğini arttırmak yönünde ve gerekse yeni yatırımlar yönünden hangi projelerin teşvik edileceğini önceden bilir.

Şahıslar ya tek başına ya şirket veya vakıflar halinde bu projelerden istediklerini seçerler ve bunları yürütürler. Devlet bu projeleri her bakımdan destekler ve çeşitli teşviklerle bunların en faydalı ve verimlilerinin öncelikli gerçekleşmesini yönlendirir.

Adil Ekonomik Düzen ’de devlet ekonomik faaliyetlere iki türlü hizmet yaparak katılır. Genel hizmetler ve tanzim hizmetleridir bunlar.

İnsanların yaratılış karakteri diğer canlılardan farklıdır. Bilim adamlarının hayvanlar üzerinde yaptıkları araştırmalar gösteriyor ki hayvanlar çok üretiyorlar az tüketiyorlar. Bilindiği gibi bal arıları bal yaparlar bu balın bir kısmını da kendileri yerler. Ama yaptıkları bal yediklerinden çok fazladır. Bu fazla kısmından insanlar yararlanırlar. Bilim adamları bal arılarının yaptıkları balın bir kısmını almışlar ve görmüşlerdir ki kovanda balın azalması üzerine arıların iştahları kesilmiştir ve arılar daha az bal tüketmeye başlamışlardır. Kovandan daha çok bal alınması halinde ise görülmüştür ki arılar ölmüşler ve fakat kalan az balı bitirmemişlerdir. Bu deneyler hayvanların çok ürettiklerini buna mukabil az tükettiklerini göstermiştir. Bunun hikmeti Cenabı Hakk'ın hayvanları insanlara faydalı olmak için yaratmış olmasıdır. Buna mukabil insanların tabiatı ve yaratılışları hayvanların aksinedir. İnsanlar yaratılışları itibariyle sadece tüketmek istiyorlar üretmenin zahmetine katlanmak istemiyorlar.

İnsanlara denmesi lazımdır ki gel kardeşim buraya bak sen hep tüketmek istiyorsun buna mukabil hiçbir üretmek istemiyorsun. Sana müsaade ediyoruz lüzumsuz israf yapmamak şartıyla istediğin kadar tüket ama bir şartımız var ne kadar tüketecek sen o kadar da kendin üreteceksin başkasının hakkını yemeyeceksin.

Adil Düzen de “para= mal” dır. Bunun manası şudur insanlar ne değerde mal üretip bunu toplumun yararlanmasına sunmuş ise onun karşılığında da ona eşdeğer tüketim hakkı olduğunu gösteren senedini almıştır. Bu yüzden başkalarının yararlanmasına arz edilen mal ne kadarsa vatandaşın cebinde de ona eşdeğer tüketim hakkı senedi yani para bulunmaktadır. Bu yüzden arz edilen malların toplam değeri ne kadarsa vatandaşların cebindeki tüketim hakkını gösteren senetlerinin toplamı yani para da o kadardır.

Adil Düzende faiz olmaz çünkü faiz haksızlıktır, zulümdür. Üretmeyenlerin üretenlerin elinden faiz miktarı kadar malı zorla almalıdır. Zira kapitalist düzende faiz nedir? Malı üretiyorsunuz toplumun faydasını arz ediyorsunuz. Buna karşılık üretimine eşdeğer tüketme hakkınızı gösteren senedinizi yani paranızı alıyorsunuz. Kapitalist düzende bu parayı bir bankaya koyuyorsunuz bir yıl sonra faizinin ilavesi ile beraber bu para size iade ediliyor. Siz bu 1 yılda yeni bir üretim yapmadınız buna mukabil size üretim yapmadan ilave bir tüketim hakkı veriliyor. Kapitalist düzende bu tüketim hakkını nereden geliyor? Ya açıktan para basarak veriyor bu takdirde bu herkesin hakkını alıp size vermek demektir. Çünkü açıktan basılan para arz talep kaidesine göre mevcut malların fiyatlarını yükseltir veya başka bir üretenin hakkını alıp size vermektir. Bu da o kimsenin yani üretenin yani emekçinin hakkını alıp getirip size vermek demektir. Her ikisi de haksızlıktır ve zulümdür.

Adil düzen de “para=mal” dır. Yani toplumun faydasını arz edilmiş bulunan üretilmiş mallar ne kadarsa vatandaşın cebinde ve piyasada o kadar para vardır. Ne fazla ne eksik. Bundan dolayı adil düzen de karşılıksız olarak para basılıp piyasaya sürülmesi söz konusu olamaz. Çünkü üretim olmadan mal karşılığı olmadan karşılıksız olarak piyasaya para sürülmesi haksız olarak fiyatlarının artmasına sebep olur.

Çağımızda Kredi iktisadi faaliyetlerinin yönünü ve yoğunluğunu belirlemektedir. Kapitalizm mevcut faizli kredi kurumları vasıtasıyla tekelleşmeye ortam hazırlamaktadır. Adil Düzende kredinin ne olduğunu tarif etmekte fayda vardır. Yukarıdaki para bölümünde belirttik ki adil düzen de herkes ne kadar ürettiği ise o kadar tüketme hakkına sahiptir. Peki bir insan hiçbir şart ve şekil altında ürettiğinden fazla tüketme hakkı kullanamaz mı? Kullanabilir. İşte bir kimsenin sonradan geri vermek şartıyla ve belirli şartlar altında geçici bir süre için ürettiğinden daha fazla tüketme hakkı kullanması imkânına “kredi” diyoruz.


Adil Düzen’de 7 türlü kredi imkanı vardır. Bunların hepsi de faizsizdir ve hiç birisi de enflasyona sebep olmaz.


Ortaklıklar

a) Bir araya gelip bir tesiste bir mal üretip bunu karıyla satmak ve elde edilen karı ortaklar arasında bölüştürmek.


b) Veya bir araya gelip bir ortaklık olarak bir tesis kurmak bu tesiste üretim yapıp üretilen malları satarak kar etmek veya tesisi satarak kar etmek ve karı ortaklar arasında bölüştürmek yani hem tesise hem üretime ve hem de karına ortak olmaktır.



2. Kazanılmış Hak Karşılığı Kredi

Adil Düzen ‘de banka hizmetini genel olarak devlet yapar. Özel şahısların banka kurmaları, faizsiz olarak çalışıp mudilerine kar temin etmeleri mümkündür. Ancak yukarıda söylediğimiz bankacılık hizmetlerini genellikle devlet yapar. Onun için bankanın batması söz konusu değildir, banka sağlamdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan kazanılmış hak kredisi şu demektir ve ekonomiye iki önemli fayda sağlamaktadır. Şu anda param var bir süre kullanmayacağımı biliyorum bankaya koyuyorum benim kullanmadığım bu parayı o sırada Erzurum'daki kardeşim alıp kullanıyor. Onun parasını kullanmadığı zaman alıp ben kullanıyorum. Dolayısıyla faiz ve enflasyon söz konusu değildir. Diğer yandan ortada bir kredi vardır ve bundan ekonomi için yararlanılmaktadır. Diğer çok önemli bir fayda ise Adil Düzen ‘de kimsenin kullanmadığı parasını cebinde veya yastığımın altında saklaması söz konusu değildir. Çünkü para bankada durursa kazanılmış hak kredisi imkânı doğmaktadır ve bankada sağlamdır. Böylece adil düzen de bütün Para her zaman ekonominin hizmetindedir. Bu da ideal bir durumdur.


3. Emek Karşılığı Kredi


Benim bir hazır giyim atölyem var, burada 20 tane dikiş makinem var, işçilerimi tutup çalıştırırsam konfeksiyon üretebiliyor ve karlı iş yapabiliyorum. Piyasada şartlar müsait, ancak işletme sermayem yok.
Adil düzende bu bir problem değildir. Atölye sahibi olduğumu ortaya koyarım, dürüst bir insan olduğuma dair mensup olduğu ahlak topluluğunun bana verdiği tezkiye belgesini ortaya koyarım, giderim makinelerimin ve atölyemin gerektirdiği usta ve işçileri arar bulurum. Atölyemin kaç usta ve işçi ile üretim yapacağım meslek kuruluşu loncam tarafından belirlenmiştir. Bu şartlara uygun olarak usta ve işçilerin de çalıştıkları zaman ne kadar ücret almaya layık oldukları tahsil, tecrübe, ehliyet ve kabiliyetlerine göre kendine meslek kuruluşları tarafından belirlenmiştir. Adil Düzen ‘de bir dikiş makinası ustası bir ay çalıştığı zaman 5000 TL alacaktır. Bu kimseleri alır getirir işe başlatırım. Bunların ücretlerini banka yani devlet öder, ben müteşebbis olarak, atölye sahibi olarak borçlanırım ve üretim konfeksiyon satar borcumu öderim. İşte üretim için çalışanlara ödenen bu kredinin adı “Emek Kredisi” dir. Bu Kredi de faiz sizdir ve enflasyona sebep olmaz. Çünkü piyasaya para çıkıyor, karşılığında üretim yapıldığı için malda piyasaya arz ediliyor. Bir kimse mensup olduğu ahlak topluluğunun verdiği tezkiye belgesine rağmen dürüst davranmazsa, hem meydana getirdiği zararları, tezkiye veren ahlak topluluğu tazmin eder, hem de bu davranışı tekrar ederse emek kredisi kullanma hakkını kaybeder. Bundan dolayı adil düzen de düzenin kendisi, herkesin dürüst olmasını ve ahlaki bakımdan gelişmesini teşvik etmektedir.


4. Rehin Karşılığı Kredi

Misal, elimde buğdayım var şu anda fiyatlar ucuz tahmin ediyorum ki 3 ay sonra fiyatlar yükselecektir. Bu durumda buğdayı mı şartlı olarak buğday vakfına teslim ediyorum. Bugünkü bedelinden mesela %80’ini rehin karşılığı kredi olarak alıyorum. 3 ay sonra fiyatlar artınca, buğdayımı şimdi bugünkü fiyattan sattım diyorum ve bedelin bakiyesini de o zaman alıp rehin karşılığı kredi borcumu ödüyorum.



5. Ödenmiş Vergi Karşılığı Kredi


Adil Düzen ‘de vergi yoktur. Sadece devletin üretim yaptığı katkı ve hizmetleri karşısında kendi hakkını alması söz konusudur. Bu sebepten dolayı ödenmiş vergi karşılığı krediden maksat bir kimse ortaklık veya kuruluşun devletin gelir teminine vesile olması münasebetiyle kazanmış olduğu bir kredi imkanıdır. Kim devletin gelir teminine vesile olursa bu vesile olduğu gelire bağlı olarak belli kriterler uyarınca devletten belli şartlarla kredi alabilir. Bu kredinin adı “Ödenmiş Vergi Karşılığı Kredidir.”



6. Yatırım Projesi Karşılığı Kredi


Diyelim ki bir kimse üç tane belgeyi ortaya koymuştur. Bunlardan birisi bir bölgede yapılması teşvikli bir yatırım projesi; mesela 10 milyon tl lik bir motor fabrikası kurulması projesi olsun.
Kendisinin 10 milyon TL’lik bir motor fabrikası yatırımı yapabilecek ehliyeti olduğunu gösteren ve mensup olduğu meslek kuruluşundan aldığı teminatlı ehliyet belgesi bulunsun.
Mensup olduğu ahlak kuruluşundan almış olduğu teminatlı tezkiye belgesini ibraz etsin.
Bu takdirde bu kimse projesine uygun olarak kuracağı fabrikanın arsasını arar, bulur, satın alır. Arsanın bedeli projeye mensubun banka, yani devlet tarafından ödenir. Bunun üzerine gerekli işçileri tutar, inşaat malzemelerini alır, inşaatı yürütür, makine teçhizatını alır, fabrikayı kurar ve tamamlar. Bütün bu işler yapılırken her kademede gerekli ödemeler projeye mensubun banka, yani devlet tarafından yapılır. Böylece 10 milyon lira harcandı. 10 milyonluk fabrika tamamlandı. Ortaya bir tesis çıkmıştır. Bu tesisin bedelini müteşebbis borçlanmıştır. Bu borcu ya tesisi satar öder ya da çalıştırır öder.
İşte yatırım projesi karşılığı kredinin mahiyeti budur. Görüldüğü gibi bütün fabrika kurulmuştur, bir yatırım projesi gerçekleştirilmiştir. Ortada faiz yoktur ve de enflasyon yoktur. Çünkü piyasaya para çıkmıştır ama karşılığında da alınıp satılabilen bir tesis üretilmiştir.



7. Selem Senedi Karşılığı Kredi

Diyelim ki, bir kimsenin bir mandırası mevcuttur. Bu mandırası tam kapasite ile çalıştığı zaman A kalitesinde M teneke peynir üretebilecek kapasitededir. Mandıra, koyunları kendi besliyor veya piyasadan süt alıyor. Mayıs ayında bol süt çıkınca haziran ayında bu peynirleri üretip teslim edebiliyor. Mandıranın yöneticisi mesela ocak ayında daha teslime 6 ay varken, herkese soruyor ve diyor ki ben mandıra sahibiyim ve mandıram şu zamanda, şu kalitede, şu kadar peynir üretebilecek kapasitededir.

Biliyorsunuz ki, haziran ayında 1 teneke peynir 100 TL’ye satılıyor. Şu anda Haziran’a 6 ay var, şimdi bana 70 TL verirseniz size mesela 5 Temmuz’da A kalitesinde 1 teneke peynir teslim edeceğim. Kim almak istiyor? Diyelim ki, bu teklif karşısında herkes düşündü. 5 Temmuz’da 100 TL’ye 1 teneke peynir almaktansa, şimdi 70 TL vermeyi uygun gördü. Bu teklifi kabul edenler, mandıra yöneticisine isimlerini, adreslerini bildiriyorlar ve 70 TL ödüyorlar, mandıra temsilcisi kapasitesini dolduracak kadar siparişi daha ocak ayında almış oluyor ve bu siparişi verenlere bir

“ Selem Senedi” veriyor. Bu senedin üzerinde, bu senedi ibraz edene 5 Temmuz tarihinde A kalitesinde 1 teneke peynir teslim edeceğini yazıyor, taahhüt ediyor; adresini, mührünü, imzasını koyuyor ve senedi, parayı verene teslim ediyor. Böylece topladığı paralarla, hammaddesini alıyor, masraflarını görüyor, işletme sermayesi ihtiyacını karşılıyor, mandırasını çalıştırıp peynirleri yapıyor, bunun üzerine bu peynirleri Selem Senedi sahiplerine teslim ediyor. Senedi geri alarak taahhüdünden kurtuluyor.

İşte “Selem Senedi Karşılığı Kredi” bu mahiyette bir kredidir. Şeklen bakıldığı zaman ne var bunda, çok basit bir olay denebilir. Selem Senedi çok mühim bir olaydır.

Diğer yandan Adil Düzen ‘de Selem Senedinin vadesi ne kadar uzunsa o kadar çok ucuzluk var demektir. Çünkü malın mesela peynirin teslimine 6 ay varsa mandıra temsilcisi 1 teneke peynir için 70 TL ister 3 ay varsa 1 teneke peynir için 85 TL ister; böylece vade uzadıkça ucuzluk olmaktadır. Halbuki faizci kapitalist nizama göre vade ne kadar uzunsa pahalılık o kadar çok olur. Çünkü vade ne kadar uzunsa alınan borç paranın üzerine o kadar çok faiz binmektedir.


Adil Ekonomik Düzende Vergi

Adil Düzen ‘de devlet aklına estiği gibi vergi kanunu çıkartamaz, vergi alamaz. Devletin geliri sadece yaptığı hizmetler ve sahip olduğu kıymetler karşılığında, “Hak” ölçülerine uygun olarak, kendi hakkını alması suretiyle teşekkül eder.

Devlet üretimden ve sahip olduğu kıymetlerden hakkani ölçüler içerisinde sadece tek bir vergi alır. Bir üretimden ve bir kimseden çeşitli isimler altında, çeşit çeşit kademelerde, ayrı ayrı vergilerin alınması söz konusu değildir.

Adil Düzen ‘de vergi devletin üretime yaptığı katkı ve hizmetleri karşılığında kendi hakkını alması esasına dayanmaktadır. Üretim ve hizmetlerde herkes kendi hakkını almaktadır. Üretimden sonra haklar adilane bir şekilde, müteşebbis, yönetici, tesis sahipleri, işçi, hammadde sahipleri ve devlet arasında bölüşülmektedir. Bundan sonra herhangi bir ücret talebi olmamaktadır. Yani Adil Düzen ‘de “Gelirden Vergi Alınmaması” prensibi vardır.

Adil Düzen ‘de şahıslar ve müesseseler ne kadar çok vergi ödemişlerse devletin sağladığı hizmetlerden o oranda daha fazla ve öncelikli yararlanma imkanına kavuşacaklardır.


Adil Düzen ‘de üretimden alınacak payın belirlenmesi kararnameyle veya kanunla olmaz. Devletin üretilen hasıladan alacağı pay, “Hakkı Üstün tutan” Adil Düzen’e uygun olarak anayasa ile belirlenir. Böylece bürokratların keyfi kararları ile vergi oranlarını arttırmaları önlenmiş olacaktır.


Adil Düzen ‘de devlet ile vatandaş arasında menfaat çatışması değil, menfaat paralelliği vardır. Devlet, yaptığı hizmet karşılığında kendi hakkını almaktadır. Üretime katılan bütün ortakların bir ortağı durumundadır. Mesela bir işçi daha çok kazanmak istiyorsa, bunun yolunu ne vergi kaçırmakta ne de işveren ile boğuşmakta bulamaz. Paylaşım oranlarının temeli anayasa ile belirlendiği için daha çok kazanmanın tek yolu vardır o da daha çok üretim yapmaktır.


Görüldüğü üzere Adil Düzen ideal bir düzendir. Bu düzen herkese refah getir ve ekonomiyi hızla geliştirir, enflasyonu önler, üretimi arttırır, işsizliği önler, ihracatı arttırır, gelir dağılımındaki bozulmayı önler, rüşvet ve ahlaki bozulmayı önler, faizci ekonomik düzene ait problemleri ortadan kaldırır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar