Arap İsrail Anlaşmazlığının Dönüm Noktası: Camp David Antlaşması
GİRİŞ
Ortadoğu’nun
bugün içerisinde bulunduğu durumu anlayabilmek için bugüne kadar geçen süreçte
bölgedeki aktörleri ve aktörler arasındaki ilişkileri bilememiz gerekmektedir.
Hem bölgesel hem de küresel aktörlerin çekişme sahası olan Ortadoğu, 20.
yüzyılda Müslüman Araplar ile İsrail arasında yaşanan savaşlara sahne olmuştur.
İsrail’e karşı bir cephe oluşturan Arap ülkeleri 1948’den itibaren pek çok savaş
yaşamıştır. İsrail ve Arap ülkeleri arasında yaşanan çatışmalarda ABD ve
Sovyetler Birliği bu anlaşmazlıkta farklı taraflarda yer alarak bölgede var
olmak isteyen iki küresel güç olmuştur.
Bu
araştırmada, 20. yüzyılda Ortadoğu’yu uzun yıllar meşgul eden Arap-İsrail
anlaşmazlığının dönüşüme uğramasına neden olan Camp David Antlaşması’nı, bu
antlaşmanın gelişim süreci ve sonuçlarını inceleyeceğiz.
Bu
konuyu incelerken beş soruya cevap arayacağız. İlk olarak, Camp David Anlaşması
sürecine Mısır ve İsrail’i getiren gelişmelerin neler olduğu sorusuna cevap
arayacağız. İkinci olarak, Mısır’ın İsrail ile barış isteme nedenlerini
üzerinde duracağız. Üçüncü cevap aradığımız soru, İsrail’in Mısır’a yaklaşımı
ve yapılacak barışı nasıl değerlendirdiğidir. Dördüncü sorumuz, ABD ve Sovyetler Birliği’nin
bölgedeki çatışmaya ve Camp David barış sürecine yaklaşımları ve bu konu
hakkında ne gibi çalışmalar yaptıklarıdır. Son sorumuz ise, Camp David
Antlaşması’na Arap ülkeleri nasıl bir tepki verdiği sorusudur.
Bu
çalışmamızda olayların gelişim süreci ve sonuçlarını aktörler üzerinden
inceleyeceğiz. Aktörlerin aynı olaya farklı açılardan yaklaşmasını ve bunun
sonuçlarını hem bölgesel anlamda hem de taraflar açısından doğurduğu sonuçları
değerlendirerek tarihsel bir analiz yapacağız.
Camp David’e Gelinen Süreç
1948 yılından itibaren
zaman zaman patlak veren Arap-İsrail savaşları 1970’lerde de Ortadoğu’da bir
sorun olarak varlığını sürdürmüştür. Mısır’da Cemal Abdünnasır’ın ölümü üzere
1970’de Cumhurbaşkanlığı görevine Enver Sedat gelmiştir. Sedat, uzun yıllardır
devam eden Mısır-İsrail çatışmalarını Mısır’ın ekonomik kalkınması ve refahının
önünde bir engel olarak görmüştür. Bu sorunu aşmak adına çatışmacı bir tavır
yerine uzlaşmacı bir tavır ile iki ülke arasındaki sorunu çözmeye karar
vermiştir. Sedat, İsrail ile arasındaki sorunu çözebilmek için ABD ile
ilişkilerini geliştirmeyi amaçlamıştır.[1] Bu amaç doğrultusunda
Mısır’ın Sovyetler Birliği ile olan temaslarını azaltma kararı verilmiştir.
1972 yılında Mısır’daki Sovyetler Birliğine ait danışmanları ülkeden göndererek
ABD’ye yanaşma noktasında bir adım atılmıştır. Ancak Enver Sedat’ın bu
girişimlerine ABD kayıtsız kalmıştır. Girişimlerinden istediği neticeyi
alamayan Enver Sedat barışa giden yolun savaştan geçtiğini düşünmüştür.
Sedat’ın planı İsrail ile yeni bir savaşın içine girerek İsrail’i barışa
zorlamak ve bu görüşmelere ABD’yi dahil etmek olmuştur. Bu konuda Suriye ile birlikte
hareket eden Mısır, İsrail’i gafil avlamak için Yahudilerin kutsal günü olan
Yom Kippur’da saldırmayı planlamıştır. Ekim 1973’te saldırıya geçen Mısır ve
Suriye hızlı bir ilerleme göstererek kuzeyde Golan Tepeleri’ ni, güneyde ise
Bar-Lev hattını kontrolleri altına almışlardır.[2]
Suriye ve Mısır’ın bu
ortak girişimi neticesinde İsrail büyük bir mağlubiyet ihtimali ile
yüzleşirken, diğer Arap devletleri için de cesaretlendirici bir hareket
olmuştur. Arap devletleri, Mısır ve Suriye’ye destek olurken, Sovyetler Birliği
’de Mısır ve Suriye’ye mühimmat tedarik etmiştir. İsrail ise savaşta ABD
desteği görmüştür.[3]
Bu savaşta İsrail çok zor durumda kalmış ve bir dış yardıma ihtiyaç duymuştur.
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger duruma el atmış ve İsrail’e
gerekli yardımı yapabilmek için çalışmalar başlatmıştır.[4] Kissinger, taraflar
arsında bir diplomasi ağı kurmuş ve Birleşmiş Milletler’ in çatışmayı
sonlandırmak adına dahil olmasını sağlamıştır. Bunlara ek olarak Süveyş
Kanalı’ndaki ticaretin devam etmesi için de çalışma gerçekleştirmiştir.[5] Bu savaşta İsrail ABD’nin
desteği ile büyük bir yenilgiden kurtulmuştur. Kissinger, taraflar arasında
kalıcı bir barış tesis edebilmenin şartını İsrail’in kesin bir zafer
kazanmamasına bağlamıştır. Böylelikle Arapların barışa istekli olacaklarını
düşünmüştür. Kissinger, İsrail’i barışa zorlamak adına İsrail üzerinde askı
kurmuş ve ateşkese zorlamıştır. Bu dönemde ABD’deki Yahudi lobileri İsrail
lehine çalışmalar yapmış ve İsrail’e silah yardımı yapılmasını sağlamışlardır.[6]
Savaş sırasında Arapların
elini güçlendiren hamle ise petrol ambargosu kararı olmuştur. Savaş devam ederken
Kuveyt’te bir araya gelen petrol üreten Arap devletleri ambargo kararı
almıştırlar.[7]
Ambargonun kapsamına ise savaşta İsrail’i destekleyen ülkeleri almışlardır.
ABD’nin İsrail’e yapmış olduğu yardımların gücünü kırabilmek adına, Arap
ülkeleri petrolü silah olarak kullanmışlardır.[8] Petrol ambargosu Mart
1974’e kadar devam etmiştir. Arap ülkeleri ambargo sırasında artan petrol
gelirlerini silah ve savunma harcamalarına aktarmıştır.[9]
ABD’nin girişimi ile
Mısır ve İsrail Sina Antlaşması’nı imzalayarak savaşı sonlandırmışlardır. Bu
anlaşma ile İsrail, Sina Yarımadası’ndan çekilmeye başlamıştır. Böylelikle
Enver Sedat hem Sina’yı geri almış hem de ABD ile kurmak istediği ilişkileri
kurmuştur. Savaş sonunda atlan adımlar Camp David’in temelini oluşturmuştur.[10] Mart 1976’ya gelindiğinde
Mısır, Sovyetler Birliği’nin politikalarından memnun olmadıklarını dile
getirmiştirler. Bunun neticesinde ise iki devlet arasındaki “Dostluk ve
İşbirliği Antlaşması” Mısır tarafından feshedilmiştir. [11]
ABD, bu gelişmelerin
ardından Ortadoğu’da izlemeyi amaçladığı bir yol çizmiştir. ABD bir yandan
bölgede Sovyetler Birliği’nin etkisini zayıflatmaya çalışırken, diğer yandan da
bölgeye başka aktörlerin müdahil olmasının önüne geçmeyi hedeflemiştir. ABD,
Arap ülkeleri ve İsrail arasındaki çatışmanın anlamını dönüştürmek ve bu
anlaşmazlığın basit bir sınır anlaşmazlığına dönüştürülmesi gerektiğini
belirtmiştir. Arap ülkeleri arasındaki İsrail aleyhine oluşturulmuş
birlikteliği sona erdirmek amacıyla ABD, Mısır’ı yanına çekmeyi ve İsrail’in
elini güçlendirmiş olmayı hedeflemiştir.[12] Amerika Birleşik
Devletleri, belirtmiş olduğu son hedef ile bölgede İsrail’in güvenliğini
sağlamayı amaçladığı görülmektedir.
1977 yılında göreve gelen
yeni Amerikan Başkanı Jimmy Carter, Ortadoğu’da bir barış ortamı sağlayabilmek
için Mısır ile İsrail arasında uzlaştırmacı bir rol üstlenmek istemiştir. Mısır
tarafında Cumhurbaşkanı Enver Sedat İsrail ile sorunlarını savaş yoluyla
çözemeyeceğini anlamıştı.[13] Mısır Cumhurbaşkanı Enver
Sedat, Mısır’ın menfaatlerini artık savaşta değil, barış masasında elde etmek
üzere bir adım atmıştır. Bu amaç doğrultusunda Enver Sedat İsrail’i ziyaret
eden ilk Arap devlet başkanı olarak bu konudaki kararlılığını ortaya koymuştur.
Sedat, İsrail Parlamentosu’nda “Toprağınız İsrail, Fırat’tan Nil’e kadar” yazısının
altında İsrail Parlamentosu’na hitap etmiştir.[14] 19-21 Kasım 1977
tarihlerindeki İsrail ziyaretinde Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın üzerinde
durduğu konular şunlardır: Mısır’ın İsrail ile barış yapmaya istekli olduğunu,
kalıcı bir barışın tesis edilmesi gerektiğini ve bu amaç doğrultusunda
hazırlanmış bir anlaşmayla bu fikrin desteklenmesi gerektiğini belirtmiştir.
Ayrıca işgal altındaki toprakların iade edilmesi gerektiğini ve Filistin’in bir
devlet olarak var olmasını istediğini belirtmiştir. Sedat’ın bu girişimi ile
bir diplomatik çözüm süreci başlamıştır. Ancak diğer Arap ülkeleri Mısır’ın bu
davranışından rahatsız olmuştur.[15]
Camp David Antlaşması ve
Gelişim Süreci
ABD Başkanı Carter,
Mısır-İsrail kalıcı barışını sağlayabilmek için Sovyetler Birliği’ni de bu
sürece dahil etmek istemiştir. Carter, iki süper gücün işbirliği yapması
halinde bu sürecin daha sağlıklı işleyeceğini düşünmüştür. Fakat Mısır ve
İsrail bunun yerine ikili görüşmeler yapmayı tercih etmiştir. ABD Başkanı,
özelikle İsrail’i bu barış fırsatını değerlendirmesi için uyarmıştır. Carter, yapılacak görüşmelerle ile ilgili
taraflara bazı önerilerde bulunmuştur. ABD Başkanı, 1967 sonrasında İsrail
işgali altına girmiş Mısır’a ait bölgelerin Mısır’a iade edilmesi gerektiğini
ve yapılacak görüşmelere Filistinli temsilcilerinde katılması gerektiğini
belirtmiştir.[16]
İsrail Başbakanı Menahem
Begin 25-26 Aralık 1977’de detaylı görüşmeler yapmak üzere Mısır’a gitmiştir.[17] Begin, Mısır’a giderek
burayı ziyaret eden ilk İsrail Başbakanı olmuştur.[18] Ancak iki devlet de bu
görüşmelerden bir netice alamayınca ABD Başkanı Carter olaya el atmış ve
görüşmelerin ABD’de devam etmesini sağlamıştır.[19] Mısır ve İsrail
görüşmelere ABD’nin ev sahipliğinde, ABD başkanlarının tatil amacıyla
kullandıkları Camp David’de devam etmiştirler.[20]
5-17 Eylül 1978 tarihleri
arasında gerçekleştirilen Camp David görüşmelerinde iki ayrı başlık üzerinden
müzakere yapılmıştır.[21] Üzerinde durulan bu
başlıklardan ilki Mısır-İsrail arasında kalıcı barışı tesis edecek olan anlaşma
başlığı, diğeri de Ortadoğu’yu kapsayan bir barış anlaşması başlığı olmuştur.[22]
Anlaşmada İsrail,
Filistin’in özerk bir yapı oluşturmasına müsaade edeceğini ve bu konunun
detaylarını İsrail-Mısır-Ürdün’ün birlikte alacakları kararlar neticesinde
belirleyeceklerini belirtmiştir. Ayrıca Filistin konusu ile ilgili olarak,
ileri bir tarihte yapılacak olan İsrail-Mısır-Ürdün görüşmesi ile Gazze ve Batı
Şeria’nın akıbetini belirleme kararı alınmıştır. İsrail kendi güvenliğini
sağlamlaştırmak amacıyla Ürdün ile de bir barış süreci başlatmıştır. Görüşmeler
sırasında Kudüs’ün durumu ve geleceği ile ilgili olarak herhangi bir şey konuşulmamıştır.[23] Bunlara ek olarak İsrail,
Filistinli yerleşimcilerin yaşadığı bölgelerde İsrail askerlerinin sayısını
azaltacağını anlaşmada belirtmiştir.[24]
Mısır ile İsrail
arasındaki barışın kurulması kapsamında alınan kararlar neticesinde İsrail,
Sina Yarımadası’ndan çekilip kontrolü Mısır’a bırakacağını taahhüt etmiştir.
Barışın kurulmasının akabinde iki devlet arasında bir normalleşme sürecinin
başlatılması kararı alınmıştır.[25]
Camp David’de ABD,
İsrail’in silah ve savunma ihtiyaçlarının tamamını karşılayacağını ve İsrail’in
aleyhinde yapılan hiçbir plana girmeyeceğini taahhüt etmiştir. Ayrıca ABD,
İsrail’e karşı herhangi bir tehdidin oluşması halinde İsrail’i destekleyeceğini
ve yapılan bu anlaşmanın aleyhine olan hiçbir çalışmayı kabul etmeyeceğini
beyan etmiştir. Anlaşmaya göre İsrail, Mısır’a bıraktığı topraklardan çıkarılan
petrolden yıllık 4,5 milyon ton satın alma hakkı elde etmiştir. Bu petrolün
temininde bir sıkıntı yaşanması halinde İsrail’in ihtiyaç duyduğu petrolü temin
etmeyi ABD taahhüt etmiştir. Mısır’ın bu anlaşmaya aykırı bir davranışta
bulunması halinde ise ABD ve İsrail birlikte hareket edeceklerini
belirtmişlerdir.[26]
Ayrıca bu anlaşma ile İsrail, Süveyş Kanalı’nı ve Tiran Boğazı’nı kullanabilme
hakkını elde etmiştir.[27]
Camp David Antlaşması’nın
Sonuçları
Görüşmeler 17 Eylül’de
sona ermiş ve 26 Mart 1979’da Mısır ve İsrail barış antlaşmasını
imzalamıştırlar. Bu antlaşma ile Mısır, Arap ülkeleri arasında İsrail’i tanıyan
ve meşruluğunu kabul eden ilk devlet olmuştur.[28]
Antlaşmanın neticesinde
Mısır, uzun yıllar süren savaşın iktisadi külfetini üzerinden atmıştır. Bu
süreçte ABD ile ilişkilerini geliştiren Mısır, ABD’den destek görmeye başlamış
ve ABD’nin Ortadoğu’da İsrail’den sonra yakın ilişkiler kurduğu en önemli
devlet olmuştur.[29]
ABD, Ortadoğu’da İsrail’in menfaatlerini savunmasına karşın, 1977-1981
arasındaki barışı kurma sürecinde İsrail’e kıyasla Mısır’a daha çok yardımda
bulunmuştur.[30]
Antlaşmada da alınan karar üzere İsrail 1982’de Sina’dan tamamen çekilmiştir. Camp
David barışı Mısır ile diğer Arap devletlerinin arasını bozmuştur. Arap Ligi
1979’da Bağdat’da bir araya gelmiş ve Mısır hakkında kararlar almıştırlar. Bu
kararlar neticesinde Arap Ligi üyesi devletler Mısır ile ekonomik ve diplomatik
ilişkilerini askıya aldıklarını ve İsrail ile yapılan anlaşmayı reddettiklerini
beyan etmiştirler. [31] Arap Ligi, Mısır’ı Mart
1979’da birlikten atarak cezalandırmıştır. [32] Mısır’ın ABD ve İsrail
ile yakınlaşması Ortadoğu’daki diğer Arap ülkelerinin Sovyetler Birliği ile
yakınlaşmasına neden olmuştur. Hatta bu süreç uzun zamandır ilişkileri gergin
olan Suriye ve Irak’ı, Mısır ve İsrail karşıtı bir cephede bir araya
getirmiştir. ABD ve İsrail bu süreç ile Mısır’ı diğer Arap ülkelerinden
koparmayı başarmıştır.[33]
İsrail’in Camp David
barışı ile elde ettiği kazanımlara baktığımızda bu durumdan memnun bir İsrail
görmekteyiz. Filistin konusunda Arap ülkelerinin birliğini sona erdirmiş ve bu
konuda mücadele etmekten kurtulmuştur. Bu anlaşma sonrasında İsrail, kurulduğu
günden itibaren zaman zaman savaştığı Arap ülkeleri ile bir daha savaşmamıştır.
Camp David barışı ile İsrail’in bölgede meşru bir devlet olarak kabul edilme
süreci de başlamıştır.[34] Camp David
görüşmelerinden sonra İsrail, başkentini Tel-Aviv’den Kudüs’e taşımaya başlamış
ve 1981’de Suriye’ye ait olan Golan Tepelerini ilhak ettiğini ilan etmiştir.[35]
Mısır ve İsrail’in uzun
yıllar devam ettirdiği savaş halini sonlandıran Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat
ve İsrail Başbakanı Menahem Begin’e 1978 yılı Nobel Barış Ödülü verilmiştir.[36] Mısır Cumhurbaşkanı Enver
Sedat İsrail ve ABD ile olan münasebetleri sebebiyle 6 Ekim 1981’de İslamcı
kesimden olan askeriye mensuplarının suikastine uğrayarak hayatını
kaybetmiştir.[37]
SONUÇ
Arap Devletleri İsrail
ile kurulduğu günden itibaren bir anlaşmazlık ve çatışma hali içerisinde
olmuşturlar. Bu çatışma hali Mısır’ı ekonomik ve sosyal anlamda zora sokmuş ve halkın
refahının artmasının önünde bir engel olarak durmuştur. Cemal Abdünnasır’ın
ölümü sonrası göreve gelen Enver Sedat bu sorunu çözmek adına İsrail ve ABD ile
temasa geçmiştir.
İsrail bu süreci
bölgedeki güvenliğini sağlamak ve meşruiyetini kabul ettirmek adına bir fırsat
olarak görmüştür. ABD’nin arabuluculuğu ile iki devlet bir araya gelerek barışı
tesis etmek ve iki ülke arasındaki gerilimi sona erdirip ilişkileri geliştirmek
adına görüşmeler yapmıştırlar. ABD, bu görüşmeler ile Ortadoğu’daki İsrail
karşıtlığı nedeni ile Sovyetler Birliği’ne yakın olan Arap ülkeleri arasındaki
cepheyi bölmeyi amaçlamıştır. Bu anlaşmayı hem İsrail’in güvenliğini sağlamak
hem de Ortadoğu’daki hegemonya savaşında bir adım öne geçme fırsatı olarak
gören ABD, bu anlaşmanın sağlanması adına hem ekonomik anlamda hem diplomatik
anlamda imkanlarını kullanmış ve iki tarafı uzlaştırmıştır.
Anlaşma sonucunda Mısır
isteklerine kısmen ulaşmış olsa da İsrail bu anlaşmada isteklerini büyük oranda
karşılamıştır. Camp David Antlaşması ile İsrail kendini daha güvende hissetmiş
ve kendine karşı var olan bir tehdit cephesini bölmüş olarak bölgede gücünü
arttırmıştır. ABD’de bu barışı sürdürmek adına anlaşma sonrasında da Mısır ve
İsrail’e hem iktisadi anlamda hem de askeri anlamda yardım sağlamıştır.
Günümüzde Mısır, Ortadoğu’da İsrail’den sonra en fazla ABD desteği alan ikinci
ülkedir.
KAYNAKÇA
Akşin, Sina (2017), Kısa
20. Yüzyıl Tarihi, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Armaoğlu, Fahir (2019), 20.
Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul, Kronik Kitap.
Dursun, Davut vd. (2019),
Orta Doğuda Siyaset, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Gözen, Ramazan vd.
(2018), Amerikan Dış Politikası, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi
Yayınları.
Hook, Steven ve Spanier,
John (2018), Amerikan Dış Politikası İkinci Dünya Savaşından Günümüze, İstanbul,
İnkılap Kitabevi.
Kuduoğlu, Alptuğ (2018), “Camp
David Sonrası ABD-Mısır Yakınlaşması: Askeri Boyut”, Türkiye Ortadoğu
Çalışmaları Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, s. 101-137.
Yakut, Kemal vd. (2019), Siyasi
Tarih II, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları.
İnternet Kaynakları
Akgün, Mensur. “Camp
David Düzeni Sarsılırken Türkiye”, İstanbul: TESEV, Kasım 2010, https://www.tesev.org.tr/tr/research/camp-david-duzeni-sarsilirken-turkiye/
Aktan, Sertaç, “Camp
David’in 40. Yılı: Mısır-İsrail Gizli Görüşmeleri Nasıl Yürütüldü” Euronews.
Erişim Tarihi: 30 Nisan 2020. https://tr.euronews.com/2018/09/17/camp-david-in-40-yili-misir-israil-gizli-gorusmeleri-nasil-yurutuldu
“İsrail’in
Meşruiyetine Giden En Önemli Adım: Camp David Anlaşması” Mepa News, Erişim
Tarihi: 30 Nisan 2020. https://www.mepanews.com/israilin-mesruiyetine-giden-en-onemli-adim-camp-david-anlasmasi-25329h.htm
[1] Alptuğ Kuduoğlu, “Camp David
Sonrası ABD-Mısır Yakınlaşması: Askeri Boyut”, Türkiye Ortadoğu Çalışmaları
Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, 2018, s. 104.
[2] Sina Akşin, Kısa 20. Yüzyıl
Tarihi, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2017, s.367-368.
[3] Kemal Yakut vd., Siyasi Tarih
II, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayını, 2019, s. 137.
[4] Ramazan Gözen vd., Amerikan Dış
Politikası, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayını, 2018, s. 187.
[5] Akşin, Kısa 20. Yüzyıl Tarihi,
s.368-369.
[6] Gözen vd., Amerikan Dış
Politikası, s. 187-188.
[7] Akşin, Kısa 20. Yüzyıl Tarihi,
s.368.
[9] Davut Dursun vd., Ortadoğu’da
Siyaset, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayını, 2019, s. 93.
[10] Kuduoğlu, “Camp David
Sonrası...”, s. 105.
[11] Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl
Siyasi Tarihi, İstanbul, Kronik Kitap, 2019, s. 556.
[12] Gözen vd., Amerikan Dış
Politikası, s. 188.
[16] Steven Hook ve John Spanier, Amerikan
Dış Politikası İkinci Dünya Savaşından Günümüze, İstanbul, İnkılap
Kitabevi, 2018, s. 121-122.
[20] Sertaç Aktan, “Camp David’in 40.
Yılı: Mısır- İsrail Gizli Görüşmeleri Nasıl Yürütüldü”, 17 Eylül 2018, https://tr.euronews.com/2018/09/17/camp-david-in-40-yili-misir-israil-gizli-gorusmeleri-nasil-yurutuldu
( Erişim Tarihi: 29 Nisan
2020).
[23] Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi
Tarihi, s. 559.
[24] Aktan, “Camp David’in 40. Yılı...”.
[27]Mepa News, “İsrail’in Meşruiyetine Giden En
Önemli Adım: Camp David Anlaşması”, 26 Mart 2019, https://www.mepanews.com/israilin-mesruiyetine-giden-en-onemli-adim-camp-david-anlasmasi-25329h.htm
(Erişim Tarihi 29 Nisan 2020)
[34] Mensur Akgün, “Camp David Düzeni
Sarsılırken Türkiye”, İstanbul, TESEV, Kasım 2010, s. 1.
Yorumlar
Yorum Gönder