Amerika Neden İsrail'i Destekliyor? (ABD İsrail İlişkileri)
ABD,
İsrail’i 14 Mayıs 1948 tarihindeki kuruluşundan 11 dakika sonra tanıyan ilk
ülke olmasına rağmen, ABD ile İsrail arasındaki ilişkiler ilk başlarda yavaş
yavaş ilerlemiştir. 1979’da Sovyetler Afganistan’ı işgali, İran’da gerçekleşen
Şah ve Batı karşıtı İslam Devrimi İsrail’in ABD nezdindeki stratejik değerini
daha da artmasına neden olmuş ve ABD-İsrail ilişkileri “ stratejik ilişki ”
düzeyine ulaşmıştır. Hatta Reagan’ın ikinci başkanlık döneminde “1985-1989” ABD
tarafından İsrail’e NATO ülkeleri dışında en önemli müttefik statüsü
verilmiştir.
ABD’deki
İsrail Lobisi, İsrail konusunda aynı şekilde düşünen beyin takımlarını önemli
noktalara taşıyabilmekte, akademik camiayı baskı altında tutabilmekte ve
“anti-Semitizm” i bir silah olarak kullanarak İsrail’in politikalarına ilişkin
haklı eleştirilerin önüne geçmektedir.
ABD’nin
İsrail’e olan şartsız desteği stratejik ve ahlaki olarak
gerekçelendirilemiyorsa asıl sebep nasıl açıklanabilir. Stephen M. Walt ve John
Mearshemier’e göre bunun açıklaması ABD’deki İsrail lobisinin sahip olduğu
muazzam güçte saklıdır. İsrail lobisinin ABD siyasal gücünü yönlendirecek gücü
olmasaydı, ABD’nin İsrail ile ilişkileri bugün olduğu gibi içli dışlı olmazdı.
İsrail
lobisinin mensupları günlük yaşamlarını İsrail çıkarlarına fayda sağlayacak ve
ABD dış politikasını yönlendirmek gayesiyle büyük çaba harcayarak geçirirler.
Lobi üyelerinin çalışmaları seçimlerde İsrail yanlısı adaylara oy vermekten,
mektup yazmaya, ekonomik yardım sağlamaya ve İsrail yanlısı örgütleri
desteklemeye kadar uzanır. İşin daha ilginci, karar alma mekanizmaları üzerinde
kurdukları baskıyla, İsrail’in hiçbir davranışının eleştirilmesine izin
vermezler.
Söz
konusu lobi, ABD’nin İsrail’e desteğini sağlamak için iki ana strateji takip
etmektedir. Bunlardan birincisi, hem meclise hem yürütme organına baskı
uygulayarak ABD’nin İsrail’i desteklemesinin ABD açısından “akıllı” bir
politika olduğunu göstermeye çalışmaktadır. İkinci olarak, bu lobi sürekli
olarak İsrail’i olumlu anlatarak ABD’nin kamusal söyleminde İsrail yanlısı bir
havanın oluşmasını sağlamakta ve oluşacak eleştirilerin de önünü tıkamaktadır. Bu
arada İsrail konusunda tarafsız bir tartışmanın oluşmasını dahi engellemeye
çalışmaktadır. Çünkü tartışmayı kontrol etmek, ABD’nin İsrail’e olan desteğini garantiye
almak demektir. Eğer tartışma kontrol
edilemezse,
Amerikalıların ABD-İsrail ilişkileri konusunda farklı bir politikaya yönelme
ihtimalinin doğabileceği düşünülmektedir.
Bugün
itibariyle ABD’deki İsrail lobisi iyi örgütlenmiş ve sağlam kaynaklara sahip
olmanın verdiği güçle meclisi etkileyebilmekte, yönetimi
baskı
altına alabilmekte, medyayı da etkin bir şekilde kullanabilmektedir. İsrail
konusunda aynı şekilde düşünen beyin takımlarını önemli noktalara
taşıyabilmekte,
akademik camiayı baskı altına tutabilmekte ve “anti-Semitizm”i bir silah olarak
kullanarak İsrail’in politikalarına ilişkin haklı eleştirilerin önüne
geçmektedir.
İsrail
lobisi dışında, ABD’nin İsrail’e olan desteğinin eleştiriye tabi olmadan
sürekliliğini savunan bir diğer grup ise Hıristiyan Siyonistlerdir. ABD siyasal
sisteminde etkili olan bu kişiler İsrail’in yeniden doğuşunun İncil’deki
kehanetin bir parçası olduğunu inanmakta ve İsrail’in yayılmacı politikasını
şiddetle desteklemektedirler.
Söz
konusu gruba göre İsrail’e baskı yapmak Tanrı’ya karşı gelmektir. Lobinin
ABD’de sağladığı nüfuzun genişliği, Amerikan siyasal aklının lobi destekçileri
tarafından neredeyse esir alındığı görüntüsünü vermektedir. Bilhassa ABD’nin
özelde İsrail-Filistin
meselesine
yönelik, geneldeyse Ortadoğu’ya yönelik politikasına bakıldığında bu durumun rahatça
görülmesi mümkündür. İsrail ABD yönetimi nezdinde neredeyse her konuda
dokunulmazlık kazanmış gibidir. Uzun süredir ABD, Ortadoğu politikasını “think
thank diplomasisi” veya “lobi diplomasisi”yle yürüttüğü görüntüsünü vermektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder